1) Bilinçdışı: Hiçbir şey “durduk yere” olmaz: Freud, tesadüf ya da kaza diye bir şeyin olmadığını keşfetmişti. “Tesadüfi görünen” duygular, fikirler, itkiler, arzular, olaylar ve eylemler bile önemli fakat genellikle bilinçdışı anlamlar taşır. Hayatının herhangi bir noktasında “Freudcu dil sürçmesi” nedeniyle utanç verici bir duruma düşmüş olan herhangi biri, söylediğimiz veya yaptığımız şeylerin bilinçdışı anlamını takdir edecektir. Anahtarlarınızı sevgilinizin evinde unutmak belki de sahiden de “yanlışlıkla” yaptığınız bir şeydi ama muhtemelen, en azından bilinçdışınızda, daha fazlası için geri dönmeyi arzuluyordunuz. Rüyalardan Freudcu sürçmelere ve serbest çağrışıma – genellikle gizli veya inkar edilen düşlemleri, travmaları veya güdüleri ortaya çıkarmak adına kişinin bilinçdışına dalmak, bugün halen insan davranışının tüm hakikatine erişebilmek için kilit bir önem taşır.
2) Cinsellik Herkesin hem Zayıf hem de Güçlü bir Yanıdır: Seks, her birimizin öncelikli güdüsü ve ortak paydasıdır. Bu, bizim duymak isteyeceğimiz bir mesaj değil. Bu temel Darwinci ilkeler – insanın diğer canlılara galip gelmesini sağlayanlar – bizi öylesine tiksindiriyor ki, vaktimizin çoğunu yaşamımızın karanlık taraflarını inkar ederek geçiriyoruz. En faziletli görünen bireyler bile cinsel iştahlarıyla mücadele ederler. Vatikan’ın, siyasetçilerin ve ünlülerin isimlerini benzer skandallarla duyduğumuzu düşünmek bile bunu görmeye yetecektir. Freud, insanın içindeki bu şehvet mücadelesini, Viktoryen Viyana’nın kadın ve erkeklerinde daha o zaman gözlemlemiş ve kolayca çıkarımlarda bulunmuştu.
3) Bir Puro Asla Sadece Bir Puro Değildir (olduğu zamanlar hariç): Çağdaş psikolojide yaygın kabul gören fikirlerden biri, bir şeyin belirlenmesinde kişiye özgü birden fazla unsurun rol oynadığıdır. Yani hiçbir şeyin basit bir nedeni yoktu. Yani puro, bir emzik midir? Peki. Penis midir? Olabilir. Puro mudur? Elbette. Ne var ki, tüm bu anlamların her birinin önemli çıkarımları olabileceğini söyleyecek pek kimse bulamazsınız. Burada herhangi bir görüş ayrılığı yok. O halde, haydi yakın bir puro.
4) Bedenin Her Bölgesi Erotiktir: Freud, insanların en başından itibaren cinsel varlıklar olduğunu biliyordu. Annesini emen bir bebekten ilhama alarak daha olgun yaşlardaki cinselliği şöyle örneklendirmişti: “Doymuş olan çocuğun memeyi bırakması ve annenin kolları arasında düşmesi, yanakları kırmızı bir halde mutlu bir gülümsemeyle uyuması görüldüğü zaman insan, bu görüntünün yaşamın ileriki yıllarındaki cinsel doyuma model teşkil ettiğini düşünmekten kendini alamaz”. Cinsel uyarılmanın genital bölgeyle sınırlı olmadığını da biliyordu zira bedenin kişiye özgü herhangi bir bölgesi ile erotik bağlanma sayesinde hazza ulaşılır. Elbette bu, kadın ve erkek arasındaki cinsel birleşmeyle kısıtlı değildir. Bugün bile bunu kabullenmekte zorlanan çok sayıda insan var.
5) Düşünce, Arzulamanın Dolaylı bir Yoludur: Freud, düşünme eyleminin (arzulamak ve fantezi kurmak) başlı başına doyurucu olduğunu keşfetmiştir. Hatta, fantezi kurmanın, fantezideki eylemin gerçekleşmesinden gerek zihinsel gerekse fiziksel açıdan çok daha uyarıcı ve tatmin edici olduğuna terapistler ve psikanalistler sıklıkla şahit olur. Gerçekliğin, yoğun ve canlı bir fantezi ile boy ölçüşememesi şaşırtıcı mı? Freud’un insanların bir şeyleri fantezisini kurarak gerçekleştirmeye çalıştığı gözlemini bugün sinirbilimciler hayal gücünün temeli olarak kabul etmektedir.
6) Konuşmak, İyileştirir: “Konuşan kişi hafifler” (Psikanalize Giriş Dersleri XXV). Kişi ister Freudcu psikanalize ister başka tür bir konuşma terapisine devam ediyor olsun, konuşmanın duygusal belirtileri hafifletmeye, kaygıyı azaltmaya ve kişinin zihnini özgürleştirmeye yaradığı kanıtlarla ortaya konmuştur. İlaç tedavisi ve kısa süreli terapiler belirtileri hafifletmede çoğu zaman etkili olsa da, konuşma terapisi terapi ilişkisi gibi güçlü bir araç kullanır. Kişinin yalnızca bazı belirtileri veya tanısı değil, tamamı tedaviye dahil edilir. Böylelikle, daha derin ve kalıcı bir değişim mümkün hale gelir.
7) Savunma Mekanizmaları: “Savunma mekanizması” tabiri insan davranışına dair anlayışımıza o kadar yerleşmiştir ki, onu çoğu zaman yadsırız. Ne var ki, bu da Freudların (Sigmund ve kızı Anna) geliştirip kuramsallaştırdığı bir kavramdır. Freud’a göre, savunma mekanizmaları, bilinçdışı zihnin kişiyi kaygıdan ve/ya kabul edilemez itkilerden korumak için gerçekliği manipüle etmek, inkar etmek veya çarpıtmak adına kullanıma soktuğu psikolojik stratejilerdir. Freud’un tespit ettiği savunma mekanizması türlerinden (örn. bastırma, ussallaştırma, yansıtma) belki en bilindik olanı inkardır. İnkar, kişisel boyutta olabileceği gibi (örn. bağımlılığı veya ızdıraplı bir yaşam deneyimini inkar etmek), bilimsel, sosyal ve kültürel fenomenlerin inkar edilmesi biçimini de alabilir (örn. küresel ısınma veya Holokost)
8) Değişime Direnç: Zihinlerimiz ve davranış örüntülerimiz, değişime direnmeye programlıdır. Değişim iyi yönde bile olsa, yenidir, tehditkardır ve istenmez. Psikanaliz, bu yaygın direnç ilkesini doğru tespit etmiş ve onu bilince taşıyıp ilerlemenin önüne engel koyma becerisini baltalamak için yöntemler geliştirmiştir.
9) Geçmiş, Geleceği Etkiler: 2015 yılında yaşayan bizler için bu bariz bir gerçek gibi görünebilir ama bundan 100 yıl önce, Freud bunu fark ettiğinde bir tür aydınlanma yaşamıştı. Bugün, Freud’un çocuk gelişimi ve yaşamın ilk yıllarındaki deneyimlerin sonraki yıllardaki davranışlara etkileriyle ilgili teorilerinin büyük bir bölümü sayesinde mükerrer örüntülere sıkışıp kalmış hastalar tedavi edilebilmektedir.
10) Aktarım: Geçmişin geleceği etkilemesinin örneklerinden biri de aktarımdır. Yine Freud’un geliştirdiği kavramlardan biri olan aktarım, günümüz psikoloji pratiğinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Aktarım, çocukluğumuzdaki önemli ilişkilere dair güçlü duygularımızı, umutlarımızı, fantezilerimizi ve korkularımızı, bilinçdışı bir biçimde, günümüzdeki ilişkilere taşımamız anlamına gelir.
11) Gelişim: İnsanın gelişimi yaşamı boyunca devam eder; başarılı bir yaşam, her birimizin maruz kaldığı değişimlere uyum sağlama becerimize bağlıdır. Yaşamın her yeni evresi, yeni zorluklar getirir, temel hedef ve değerlerimizi yeniden değerlendirme imkanı sunar.
12) Uygarlığın Bedeli, Nevrotik Huzursuzluktur: “Saldırganlık eğilimi, uygarlığın önündeki en büyük engeldir,” der Freud. İnsanın saldırganlığı konusuna onun kadar kadar gözü kara yaklaşan düşünür azdır. I.Dünya Savaşı’nın etkileri henüz dinmediği ve Yahudi karşıtlığı giderek kendini hissettirmeye başladığı bir dönemde yayınlanan Uygarlığın Huzursuzluğu’nda (1929), “İnsan insanın kurdudur. Bu önermeye itiraz etmeye kim cesaret edebilir?” “İnsanlar, sevilmek isteyen nazik yaratıklar değildir,” diye yazar Freud bugün de en az o günkü kadar geçerli olan sözcüklerle, ” daha ziyade, insanlar içgüdüsü saldırganlık olan yaratıklardır.” “Bizler düşmanla karşılaşmaya devam ediyoruz… o düşman, kendimiziz. Ne var ki, eğer biz değişemezsek, uygarlığımıza ne olacak?”
II. Dünya Savaşı’ndaki Nazi işgalcileri Freud’u yasakladılar ve ona saldırdılar, tıpkı daha sonra Komünistlerin de yapacağı gibi. New Yorker’ın editörü David Remnick, bir Hamas liderinden alıntı yapar. Buna göre, İsrail yok edilmelidir çünkü “medya Yahudilerin kontrolü altında. Ahlaki değerleri yerle bir eden kişi Freud’du ve o bir Yahudiydi”.
Ama Freud, Amerika’yı sevmiyordu. Amerikalıların cinselliklerini sağlıksız bir para takıntısına dönüştürdüklerine inanıyordu.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Alman bir arkadaşına şöyle yazmıştı: “Daha iyi bir insan sınıfı bile olmayan bu vahşilere maddi yönden bağımlı olmamız hazin değil mi?”
İroniktir ki, en nihayetinde Freud’un düşüncelerinin eşsiz mirasını en çok saklayan da yine Amerika olmuştur.
Kaynak: http://www.huffingtonpost.com/blake-fleetwood/the-12-things-sigmund-fre_b_7225976.html
Çeviri metin Psike İstanbul facebook sayfasından alınmıştır.
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...