Hannah Cleaver
2 Mayıs 2006
The Telegraph
Sigmund Freud tarafından tedavi edilmiş ve günümüzde halen yaşamakta olan son hasta, psikanalizin babası ile hayatını değiştiren 45 dakikalık seansı hakkında ilk kez konuştu.
Bugün 88 yaşında olan Margarethe Walter, Freud’un çalışmalarına ilk başladığı şehir olan Viyana ve Nazilerden kaçarak sığındığı Londra başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli noktalarında kutlanan 150. yaş günü öncesinde Cumartesi günü konuştu. Walter, Alman gazetesi Die Zeit’a, 1936’da, Avusturyalı Yahudilere sürgün ve ölüm getiren Avusturya’nın ilhakından iki yıl önce, Dr. Freud ile Viyana’da meşhur Berggasse 19’da görüştüklerini anlattı.
Freud artık 80 yaşına gelmişti; pek çok psikolojik sorunu erken çocukluğa ve reddedilmiş ya da bastırılmış cinselliğe bağlayan çalışmaları camiayı önce sarssa da yavaş yavaş kabul görmüştü.
“Ufak beyaz bir sakalı vardı, gri bir takım elbise giymişti ve hafif kambur duruyordu,” dedi, kendine güveninin odayı doldurduğunu ekleyerek.
“Çok kırılgan bir görüntüsü vardı aslında ama çok güçlüydü. Adımı sordu, babam yanıt verdi. Okulumu sordu, yine babam yanıt verdi. Boş zamanlarımda ne yaptığımı sordu, babam anlattı. Kariyer olarak ne düşündüğüm sorusunun yanıtı da babamın ağzından çıktı. Tıpkı evde olduğu gibi.
“Oracıkta sessizce, babamın yanında getirdiği bir nesne gibi oturdum.”
Freud daha sonra nazikçe babayı odadan çıkarmıştı. Bu tahakkümcü baba, kızını aile doktoru tarafından ”ruhsal ızdırap” tanısı aldığı için Freud’a getirmişti.
Freudcu tanıları andıran bir betimleme ile, Walter kendisini şöyle anlatıyor: ”Viyana’daki en yalnız kız bendim. Yalnız, aşırı korunup kollanan, içeri tıkılmış ve sevilmediğine büyük oranda emin.” Annesi, onun doğumunda yaşamını yitirmişti. Üvey annesini açgözlü ve soğuk biri olarak tanımlıyordu. Büyükannesi son derece yaşlıydı, babası ise erişilmezdi.
”Başıma gelen her şeye arkamdan karar veriliyordu,” diye anlattı.
Bu ergen kız, terapistine kendisini açmıştı.
”Gözlerini benden hiç ayırmadı ve tamamen orada olduğu hissi dört bir yanımı sardı,” diye de ekledi.
Freud’a, erotik kitaplar okuduğundan bahsetmişti. ”Geceleri, horlayan büyükannemin yanında, Grillparzer ile Goethe’nin arkasına saklanan açık saçık kitaplar okuyordum. Ama beni yakaladı.”
Freud’un ellerindeki özgürleşme süreci, babasına ve ona – kaçınılmaz olarak – cinsel meselelerde isyan bayrağını açmasına odaklanmıştı.
Freud’a babasıyla her sinemaya gittiklerinde, öpüşme sahnesi çıkınca babasının dışarı çıkmak istediğini anlatmıştı. ”Bana ‘bu tür şeyler sana göre değil,’ derdi. Bir öpüşme sahnesini başından sonuna izleyebilmek istiyordum.”
Freud ise ona şöyle yanıt vermişti: ”Yetişkin olmak, kişiliği oluşturan güçlükleri aşmayı gerektirir. Arzularını beslemek. Direnç göstermek. Neden diye sormak ve her şeyi sessizce kabul etmemek. Tüm mesele, senin için önemli olan şeyler için azimle mücadele etmektir.
”Bundan sonra sinemada bir öpüşme sahnesi çıktığında yerinden kalkma, yerinden kalkma. Açık açık söylüyorum, yerinden kalkma. Beni düşün.”
Walter gerçekten de, bir sonraki sinemaya gidişlerinde yine salondan çıkmak isteyen babasına karşı çıkmıştı. Babasının tahakkümünden çıkması için gereken özgüveni yavaş yavaş kazanmış ve en sonunda kendi yolunu çizerek heykeltıraş olmuştu.
”Freud hayatımı kurtardı,” diyordu.