Depresifin Zorlu Görevi: Semptomlar Ne İşe Yarar?

Barış Özgen Şensoy
Lunar Psikoterapi
sensoyb@gmail.com

İyi niyetli olan neredeyse her ruh sağlığı çalışanı semptomları iyileştirmek meselesiyle yüzleşir. Sonuçta, söz konusu ruh sağlığı hizmeti olduğunda iyi niyet çoğu zaman teoriyi önceleyen bir unsurdur. Ancak psikanalitik bir yaklaşımla çalışan herkes, bizden hizmet almak üzere başvuranların terapi sürecinde kalmasını sağlayan şeyin semptomların ta kendisi olabileceğini hesaba katmalıdır. Aksi halde dirençlerden vazgeçip konuşmak nasıl mümkün olabilir ki? Belki bu kişi terapiye, bir dönüşüme ön ayak olabilecek herhangi bir yardıma başvurabilmek ve orada durabilmek için depresyona girmek zorundaydı? Bir insana bağlanmanın tek yolu, kurtarmak ya da kurtarılmaktı. Kendi kurtuluşu da ancak bir çerçevenin, füzyonu yasaklamış bir yapının içinde mümkündü. Depresyondaydı, böylece anlatıyordu, böylece bağlanıyordu.

Karşısındaki tabloyu bu şekilde değerlendiren terapistin bunu yorumlamasının bir anlamı var mıdır? Semptomların zorunlu olmasının bilinci ne işe yarar? Yıkıcı ve şok edici olduğu için değil, ziyadesiyle sıradan olduğu için bu yoruma ihtiyaç yoktur; terapistin esas olarak yapması gereken bir anlamı aramaya yılmadan devam etmektir. Terapideki ikilinin yavaş yavaş ortaya çıkan muhayyel alanı yeni bir dil inşa edebildiğinde depresyon, ya da şikayetin kendisi, başka bir şey olacaktır artık.

Kim bilir, belki o söylenegelen ve yüceltilen “koşulsuz olumlu kabul” ya da “empati”nin psikanalitik karşılığı budur: Kişiyi semptomlarıyla var olan, var olmak zorunda olan bir varlık olarak kabul etmek ve kişinin gelecekte de semptomlarıyla var olmasına, semptomlarından vazgeçmemesine saygı duymak. Depresife geri dönersek, o da belki dönüşümün sonunda başka bir depresif olacaktır. Bion’un (1990) aklı başında olan ve olmayan psikotiklerden bahsetmesi gibi, kendine zarar veren bir depresif yerine yaratıcı ve üretken bir depresife dönüşecektir.

Söz konusu Bion ise, doğrudan bir alıntıya başvurmak iyi bir fikir olabilir:

Eğer bir tenis maçına ya da bir çift çoraba bakar gibi, daha yakından ve detaylı bakarsak, aklı başında olmayan psikotikler kadar aklı başında psikotikler de olabileceğini görürüz. Aklı başında olmayan psikotiğe, etkin bir psikotik olması için yardım etmek mümkün olabilir. (s. 21)

Hakikaten de, karşısındakini depresyondan tamamen ve sonsuza kadar çıkarmak mıdır annenin ve terapistin ortak görevi? Gerçekten mümkün müdür, acılar arayan bir zihnin acıları görmemesi, suçluluk arayan bir zihnin bunu bulamaması? Yoksa, depresif bir zihin yapısının içerisinde hayattan keyif alabilmek midir depresifin imkânı? Suçluluğun, bağlanmaya, bir çift yaratmaya dair kaygıların, önceki kuşakların bedenimizde cisimleşen arzu ve yaslarının, yani tarihimizin geleceğimizi ve daha da önemlisi şimdimizi salt bir ele geçirme şeklinde etkilememesi, bunun yerine bir ilham kaynağı olabilmesi midir? Daha iyi bir depresif olmak mümkün müdür? Salt suçluluğun değil, arzunun da yönlendirebileceği bir depresif olabilmek midir depresifin zorlu görevi? Ya da, resmin öteki ucunda, yasın, suçluluğun ya da bağlanma korkularının eyleme geçirdiği bir manik olmak yerine, düşünebilen, düşünceyi kullanabilen bir manik olabilme imkânını zorlamak mıdır?

Kaynakça:
Bion, W. R. (1990). Brazilian Lectures. London: Karnac.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s