Psikanaliz ve Kurumlar

Bildiğiniz gibi bir­kaç psikanalist bir araya gelip bir topluluk oluştururken, aynı zamanda bir de zihniyet oluştururlar. Bu zihniyet genellikle bilinçdışı bir şekilde işler. İşte ben de bir hastayla bir kurumun karşı karşıya gelmelerinde ortaya çıkan bu bilinçdışı anlamlar üzerinden konuşmaya çalışacağım. Zira psikanaliz, insanları hasta eden şeylerin böyle bilinçdışı anlamların etrafında oluştuğunu tespit etmiştir.. Düşünme fonksiyonlarının hasara uğra­dığı durumlarda anlamların da kayıp gittiğini söyleyebiliriz. Eğer hastalarımızın yeniden düşünce fonksiyonlarına kavuş­malarım istiyorsak, onlarla yapıp ettiklerimizin anlamlarını da düşünmemiz gerekmez mi?

Bella Habip, 24 Ocak 2015, Psikanaliz ve Kurumlar

http://bellahabip.com/psikanaliz-ve-kurumlar

IPA Kısa Film Yarışması

ULUSLARARASI PSİKANALİZ BİRLİĞİ FİLM ÖDÜLÜ

SON BAŞVURU:  31 MAYIS 2015

Uluslararası Psikanaliz Birliği (IPA), ilk film yarışmasını duyurmaktan memnuniyet duyar. Ödüller, IPA’nın 22-25 Temmuz 2015’te Boston’da gerçekleşecek olan 49. Kongresi’nde dağıtılacak. Ödül töreninde, kazanan ekibin temsilcisine 1000$ değerinde bir çek takdim edilecek. Film, ödül töreninde gösterilmenin yanı sıra IPA websitesinden de izlenebilecek. Konaklama ve uçak bileti dahil tüm masraflar IPA tararfından karşılanacak.

Yarışmanın amacı, psikanalizin dünyada nasıl görüldüğünü anlamak.

Kurallar basit: Psikanalizin temaları üzerine, internet üzerinden geniş bir kitleye ulaşabilecek bir kısa film çekin. Katılımla ilgili herhangi bir coğrafi kısıtlama yok. Yarışma, şu an tam zamanlı veya yarı zamanlı olarak öğrenciliği devam eden ya da son on yılda orta ya da yüksek öğrenimden mezun olmuş herkese açık.

FİLMİN FORMATI VE İÇERİĞİ

(En fazla) 4 dakika uzunluğunda, İngilizce dil (veya altyazı) kullanan bir film. Filmler orijinal olmalı ve daha önce herhangi bir mecrada yayınlanmamış olmalıdır.

* Bir konuyu önplana çıkarın – çağdaş veya tarihsel olabilir.

* İzleyicilere, yeni ve heyecan verici bir psikanaliz vizyonu sunun

* Psikanalitik kavramları, kendi gözünüzden açıklayın

Dikkat ederseniz, bu çok kapsamlı bir liste değil. Seçiminiz ne olursa olsun, yaratıcı olmanızı teşvik etmek isteriz (mizah, arkaplanda çalan müzik ve dikkatle seçilmiş sahneler daha canlı bir katkıda bulunmanızı sağlayabilir)

Ayrıca, filmde yalnızca telif hakkı olan malzemelerin kullanılabileceğini hatırlatmak isteriz. Filmlerden, televizyondan alınan sahneler ya da arkaplan müziği ancak eser sahiplerinin izni doğrultusunda kullanılabilir. Başvuruyla birlikte yazılı iznin de tarafımıza iletilmesi gerekmekedir.

BAŞVURU YÖNERGESİ

Filminizi YouTube’a yükleyerek başvurabilirsiniz. Yüklemenin ardından, lütfen BAŞVURU FORMUNU doldurun. Lütfen Koşullar ve Kurallar’ı iyice okuduğunuzdan emin olun. Başvuru için son tarih, 31 Mayıs 2015’tir.

DEĞERLENDİRME VE ÖDÜL SÜRECİ

Filmleri, IPA İletişim Komiteleri’nin Websitesi Editoryel Kurulu üyeleri ve bir film uzmanı aşağıdaki kriterler doğrultusunda değerlendirecek. Olumlu değerlendirilen başvurular, IPA websitesinde paylaşılarak açık oylamaya sunulacak. Kazanan film, ödül töreninde açıklanacak.

Değerlendirme kriterleri:

  1. Psikanalizle ilişkisi
  2. Eğitici içeriği
  3. Eğlendirici değeri
  4. Sunum (sinematografi, anlatı, soundtrack, prodüksiyon değerleri)

ÖNEMLİ TARİHLER

* Son başvuru: 31 Mayıs 2015

* Gösterim ve Ödül Töreni: 22-25 Temmuz 2015

DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN

Lütfen Rhoda Bawdekar-Sebastián ile iletişime geçin: rhoda@ipa.org.uk

Websitesi: http://www.ipa.org.uk/Congress/VideoPrize.aspx

Dirençlerle çalışmak üzerine

Dirençleri aşmak için atılan ilk adımın, analistin direnci açığa çıkarması olduğunu biliyoruz. Analist, hastayı bugüne dek hiç fark etmediği direnciyle tanıştırır. Şimdi bana öyle geliyor ki, analitik pratiğin çömezleri bu ilk adımın çalışmanın tamamı olduğunu zannetmeye meyilli oluyorlar. Hastaya direncini göstermesine rağmen hiçbir değişiklik olmadığı, hatta direncin güçlendiği ve vaziyetin eskisinden de karmaşıklaştığı şikayetiyle bana danışan çokça doktor oldu. Tedavide hiçbir ilerleme kaydedilmiyor gibiydi. Bu kasvetli önsezinin isabetsiz olduğu her seferinde ortaya çıktı. Tedavi, her birinde çok daha tatminkar bir biçimde ilerliyordu. Tüm mesele, analistin direnci isimlendirmenin onu hemen ortadan kaldırmayacağını unutmasından ibaretti. Bir yandan, dirence rağmen, analizin temel kuralı doğrultusunda analitik çalışmaya devam ederken, diğer yandan da yeni yeni tanıştığı bu direnci derinlemesine çalışması ve aşması için hastaya zaman tanımak gerekir. Direnç şahikaya eriştiği zaman, analist de hastasıyla ortaklaşa çalışarak direnci besleyen bastırılmış dürtüsel itkileri keşfedebilir. Hastayı bu tür itkilerin varlığına ve gücüne inandıran da tam da bu tür bir deneyimdir. Doktorun tek seçeneği, beklemek ve suyun akıp yolunu bulmasına izin vermektir. Suyun önüne ne taş koymak mümkündür, ne de daha hızlı akması sağlamak. Bu görüşe sıkı sıkı tutunursa, aslında doğru bir tedavi yürütmesine rağmen başarısız olduğu yanılsamasına kapılmaktan kurtulacaktır.

– Sigmund Freud. Remembering, Repeating and Working-Through (Further Recommendations on the Technique of Psycho-Analysis II).

[

Ahmet Coşkun’la Psikanalitik Edebiyat Kuramı

4 Nisan – 25 Nisan,

4 Hafta Cumartesi,

14.00-17.00

Bilinç ve psikanaliz kavramlarına aşinayız. Peki, bilinçdışı ne? İşleyişi nasıldır, nerede ikamet eder? Şimdi biraz daha zorlayıcı olmak için “Bilinçdışı ve devrim” diyorum. Buna ne demeli? Böylesi bir kafa karışıklığına maruz kalmak bir şans sayılabilir belki de. Bilinçdışı, içinde iplerini koparmaya kalkışan cinsellik ve saldırganlık barındırır diyerek bunun üzerinde anlaşabilirsek, işte o duyguların bilince ulaşarak bir roman taslağı haline gelmesini de bir “devrim” olarak kabul edebiliriz pekâlâ. Bilinçdışı taşıdığımız duygular yaratıcı süreçlerin kaynağıdır. Hatta insanın varoluş tanımı sadece “edebiyat” ile sınırlanmış da olabilir. Bu yüzden bilinçdışı ham malzemeye edebiyat aracılığıyla ulaşmak belki de estetik-ahlaki olanıdır. Temel psikanaliz bilgisi yazma ve okuma sürecine katkıda bulunabilir. Bir taslağın oluşumuna ya da sağlamasını yapmaya yardımcı olabilir. Bir anlatının psikanalitik eleştirisiyle metnin yeniden yapılandırılma çalışması en azından enteresan bir serüven hissi yaşatabilir. Ahmet Coşkun Psikanalitik Edebiyat Kuramı çalışmasında size eşlik edecek

Program:

1. Hafta: Kavramlar ve Kuram – Bilinç, Bilinçdışı, Fabula, Shuzet, Plot – Psikanalitik okuma, Kurmaca

2. Hafta: Kavramlar ve Kuram – İd, Ego, Süperego, Savunma düzenekleri – Anlatısal hakikat, Belirsizliğin yorumlanması/şiddeti, Aktarım, Dinamizm

3. Hafta: Psikanaliz ve Mitoloji – Psikoseksüel gelişim – Oedipus, Electra, Narkissos

4. Hafta: Psikanalitik Edebiyat Eleştirisi – Shakespeare, Dostoyevski ya da günümüz edebiyat eserleri

*4 hafta, 12 saat, 500 TL

*Öğrenci indirimi %15 *Katılım 12 kişiyle sınırlıdır.

*Önceden kayıt yaptırınız.

Adres: Beyazgül Cad. Kireçhane gediği sok. Numara: 6 / Beşiktaş-Arnavutköy

Ayrıntılı bilgi, kayıt ve iletişim için: info@gumuslukakademisi.org http://www.gumuslukakademisi.org 0554 345 2991

Ahmet Coşkun: Tıp eğitiminden sonra psikiyatri ihtisası yaptı. Uzun yıllar klinisiyenlik yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. Aura ve Akıl Defteri adlı dergilerin çıkarılmasında yer aldı. İspinoz, Fransız Balkon ve Acuka isimli romanları yayımlanmıştır.

Yeni Kitap: Sinema ve Psikanaliz 2 – Kayıp ve Zaman

Psike İstanbul Psikanaliz Kitaplığı’nın 12. kitabı “Sinema ve Psikanaliz -2. Kayıp ve Zaman” çıktı. Psikanalist Özden Terbaş’ın derlediği bu kitap kayıp nesnenin, öznedeki kaybın/eksikliğin ve zamanın izini sürerek sinemada hangi renklerle, seslerle ve sessizlikle temsil edildiğine odaklanıyor. Derlemenin giriş bölümünde öznenin doğumundan ölümüne dek yas sürecini tetikleyen farklı kayıp deneyimlerine değiniliyor:

“Başlangıçta kayıp vardır! İnsan yavrusu yaşama gözlerini açtığında rahim içi yaşamın sağladığı huzurlu ve rahat ortamı kaybeder; yaşama ağlayarak tutunur. Anne memesinden kesilmeyle devam eder kayıplarla dolu yolculuğumuz; son nefesimizi verene dek! Yaşadığımız her bir kayıp bizi kaçınılmaz bir şekilde yas sürecine sürükler; kayıp karşısındaki kırılganlığımızı ve çaresizliğimizi gözler önüne serer ve ölümsüz birer varlık olduğumuza dair bilinçdışı fantezimiz darbe alır…”

Derlemede daha sonra zamanın anlamı, zaman algısının kökeni, zamanın geçişi ve yaşam deneyimi arasındaki ilişki üzerinde duruluyor. Bu bölümde ayrıca psikanalizin zaman muammasını aydınlatmaya yönelik temel paradigmaları ve katkıları ile psikanalitik tedavi sürecinde zamanın nasıl temsil edildiği gözden geçiriliyor; psikanalizin, zamanın algılanmasına ilişkin derinlik yaratan bir deneyim olduğu vurgulanıyor:

“…Seansın başında devrede olan, analizanı düşlemsel bir dünyaya sunan annesel zamanın tersine, seans sonunda varlığı hissedilen babasal zaman, onu iç gerçekliğinden, düşlemsel dünyasından ayırır ve yeniden dış gerçekliğe davet eder. Bu deneyim sonradan anlamlandırmayla yerini bulacak, işlenecek ve derinlik sağlayacaktır. Seansın zamanının sona ermesi gibi, insanın kendi zamanının da bir sonu vardır; yani o bir ölümlüdür, eksiktir, iğdiş edilmiştir. Zaman içinde varlık olma, ölüme doğru bir varlık olmabilincinin gelişmesini sağlar. Zamana ilişkin bütün bu deneyim süreci ruhsallıkta zamanın dördüncü boyut olarak temsilinin oluşabilmesinin yolunu açacaktır…”

Derlemede film tartışmaları bölümü bir psikanalitik komedi filmiyle açılıyor: Jan Švankmajer’in Hayatta Kalmak (Kuram ve Uygulama) filmini Andrea Sabbadini’nin yorumuyla sunuyoruz. Kayıp temasına yer verdiğimiz ilk bölümde Stephen Hopkins’in Peter Sellers’in Yaşamı ve Ölümü, Tim Burton’un Büyük Balık, Ingmar Bergman’ın Yaban Çilekleri, Özcan Alper’in Sonbahar, Ouine Lecomte’un Yepyeni Bir Hayat ve Michael Radford’un 1984 filmleri psikanalitik açıdan tartışılıyor. İkinci bölümde ise Alain Resnais’nın Hiroşima Sevgilim, Peter Howitt’in Rastlantının Böylesi, Mike Leigh’in Ömrümüzden Bir Sene, Victor Erice’in Yaşam Hattı, Anne Fontaine’nin Yasak Aşk, Theo Angelopoulos’un Sonsuzluk ve Bir Gün, Steven Speilberg’in Yapay Zekâ, Harold Ramis’in Bugün Aslında Dündü, Spike Jonze’nin Aşk, Peter Weir’ın Truman Show ve Marc Forster’ın Lütfen Beni Öldürme filmleri zaman teması bağlamında ele alınıp yorumlanıyor.

Bölümlerin Yazarları

ANDREA SABBADİNİ  YAVUZ ERTEN  YEŞİM KORKUT  ÖZDEN TERBAŞ  BERRAK CİĞEROĞLU  NİLÜFER GÜNGÖRMÜŞ ERDEM  SİBEL MERCAN  İREM ANLI  NAYLA DE COSTER  MERAL ERTEN  MELİS TANIK SİVRİ