Didik Didik Freud III

2004 yılında Şenol Ayla ile Serol Teber’in Açık Radyo’da hazırladığı Didik Didik Freud dizisinin, 17 Mayıs 2004 tarihli üçüncü programından alınmıştır. Programın tamamı için tıklayın

Şenol Ayla Peki müzikle arası nasıl Freud’un?

Serol Teber Hiç yok. Herkesin çok dikkatini çeken bir şey. Freud’un edebiyata, sanata, resme bu kadar ilgi duymasına karşılık müzikle arası hiç mi hiç yok. Eve gramofon alınmasına tahammül edemiyor. “Freud’u müzik dinlemeye ikna etmek hemen hemen olanaksız” diyor Anna Freud.

Şenol Ayla Arası yoktan öte nefret ediyor sanki değil mi?

Serol Teber Nefret ediyor, ama günlük konuşmalarında, pek çok kişinin tanıklığını biliyoruz, müzik üzerine çok ciddi eleştiriler getiriyor, çok ciddi konuşmalar yapabiliyor. Müzik bilgisi var, ama dinlemeden var. Çok zorla, gerçekten çok çok zorla, Anna’nın ya da diğer çocuklarının zoruyla birkaç kez Viyana’da konsere gidiyor, tabii Don Giovanni ve Figaro’ya bir-iki kere gidiyor. Onun dışında başka bir operayla ya da konserle ilgilendiği pek bilinmiyor.

Şenol Ayla Teknoloji ile arası da kötü herhalde.

Serol Teber Çok kötü. Telefonun sesine bile tahammülü yok. Birkaç kere telefon çaldığı zaman kırmasın diye çocukları…

Şenol Ayla …üstüne yastık kapatıyorlar…

Serol Teber Gerçekten öyle, tam öyle. Üstüne yastık kapatıp sesini kısmaya çabalıyorlar ki telefon herhangi bir kazaya kurban gitmesin diye.

Şenol Ayla Gardırobu nasıldı Freud’un?

Serol Teber Freud’un gardırobunun çok mütevazı olduğunu, hep şık görünmesine karşın çok mütevazı olduğunu söylemek mümkün. Ancak birkaç takım elbise, ama hep tertemiz ütülü- sergilendiği kadarını gördüm- birkaç çift ayakkabısı ve birkaç takım iç çamaşırı var. 3-5 tane de bavulu var. Her an geziye gitmek için kullandığı deri, çok güzel bavulları var, Viyana’daki evinde.

Şenol Ayla Ayakkabı deyince çorap geldi aklıma benim. Çorapla ilgili bir anekdot var Freud’la ilgili.

Serol Teber Var, Freud’ların evinde 27 yıl çalışan hanımın -Paula’nın- anılarında yazıyor. Her gün yıkanmasına, her gün tıraş olmasına karşılık Freud’un ayak tırnaklarını hiç kesmediğini ve çoraplarının sürekli olarak delindiği ve evdeki hanımların, onun çoraplarını örmekten gına getirdiklerini söylüyor. Buna karşılık masasının üstü her zaman tertemiz, kalemlerin her zaman uçları açılmış duruyor fakat ayak parmaklarının tırnakları çok kötü durumda.

Şenol Ayla Bunun analizi de bir şekilde mümkündür herhalde ama…

Serol Teber …evet, ikinci bir Freud beklememiz lazım.

Şenol Ayla İçkiyle de arası yok, kokainle vardı, bahsettik, ama içki ayrı bir yerde.

Serol Teber Ayrı bir yerde. Çok az likör içtiğini, arada bir içtiğini ve gene yemeklerde çok seyrek olarak şarap içtiğini biliyoruz. İçkiden uzak durmasının, ısrarla, bilinçli bir şekilde uzak durmasının nedeni bilincini bulandıracak her şeyden uzak durmasından kaynaklanıyor ve bundan korkuyor. Bu temeldeki bir korkunun da yansıması. Bilinçsiz bir anında ağzından istemediği bir söz çıkacağı ya da istemediği bir harekette bulunacağı korkusu. Freud gibi diyasporada ya da sürgünde yaşayan insanların temel korkularından birini oluşturuyor. Freud’da bu var. Yaşamının son yıllarında çok ağır sancılar içinde kıvrandığı zamanlarda bile aspirinin dışında ağrı kesici hiçbir ilaç kullanmıyor Freud, ‘bilincim bulanır, olmayacak bir şey söylerim, olmayacak bir harekette bulunurum’ diye.

Şenol Ayla Ta ki son dönemlerindeki morfinin zorunlu kullanımına kadar.

Serol Teber O zorunlu, yaşamını noktalamak için.

Didik Didik Freud

freud annesiyle
Sigmund Freud, annesiyle

Şenol Ayla Annesine gelelim Freud’un.

Serol Teber Tabii. Amelie.

Şenol Ayla Nasıl bir kadındır Amelie?

Serol Teber Amelie her şeyden evvel çok güzel bir kadındı, herkesin söylediği gibi, 95 yaşında ölmüş, uzun bir yaşam sürmüş, ama öldüğü zaman bile çok cazip, çok bakımlı, kendisine çok iyi bakan, hatta “koket” denilebilecek kadar -yakınlarının söylediği bir tanım bu tabii- bakımlı, güzel bir kadınmış. Genç yaşta evleniyor, 20 yaşında, Freud’un babası o sırada 40, aralarında ciddi bir yaş farkı var.

Şenol Ayla Neden böyle olmuş? Gönüllü bir evlilik mi yani?

Serol Teber Orası biraz karanlık, Freud ailesinin karanlık noktalarından biri. Olasılıkla Freud’un annesi ile baba Jacob Freud evlendikleri zaman evlilik dışı bir gebelik söz konusu, çünkü Freud’un doğum tarihi ile, resmi doğum tarihi ile, Freud’un bazı araştırmacıların verdiği doğum tarihi birbirini tutmuyor. İki aylık bir fark var. Bu iki aylık fark aslında yazgıyı belirleyici bir fark. Belki sıradan bir insan için, bugünkü düşüncelerimizle hiç de önemli değil evlilik dışı bir çocuk olması. Ama Freud gibi sırf bu konuya yaşamını odaklayan ve buradan kalkarak bir teori oluşturan bir insan için, tabii bu evlilik dışı bir çocuk olması, onun bütün düşünce ve teorik sistemini, sistematizasyonunu belirleyen bir nokta.

Şenol Ayla Yazgısını belirliyor.

Serol Teber Yazgısını belirleyen bir nokta. Amelie ayrıca eve geldiği zaman, yani Freud’un babasıyla evlenip de, Freud’ların evine geldiği zaman, babanın ilk eşinden olma iki tane yetişkin çocuğu var; Emmanuel ve Philippe. Bunların ikisinin yaşı annenin, Amelie’nin yaşıyla eşit. Onlar da 21 yaşlarında. Ve babanın çıktığı uzun iş gezilerinde, olasılıkla, özellikle Philippe ile Amelie arasında cinsel bir yakınlaşma olduğu aşağı yukarı yadsınamıyor. Freud birkaç kez annesi ile Philippe’i aynı yatakta ve oldukça yakın görüyor ve anılarında “Düş Yorumu”nda bunun altını çiziyor ve annesi Freud’un kafasında koruyucu anne figüründen çok kışkırtıcı bir dişi figürü olarak kalıyor ve bunu yazıyor Freud kerelerce. Ama her şeye rağmen, annesinin biricik oğlu, anne için hep prens ve veliaht olarak karşılanıyor ve anne tarafından çok seviliyor. Ve bu sevgi Freud’un gelişmesi için büyük bir destek oluyor. Israrla vurguluyor “annesi tarafından sevilen bir oğlan, büyük bir şansı da arkasında birlikte taşımaktadır” diye.

Şenol Ayla Kitaptan bahsediyorsun, bildiğimiz babası yani Jacob, Freud’un gerçek babası olmayabilir sanıyorum.

Serol Teber Evet olmayabilir, olmama ihtimali var. Yani olasılıkla şöyle bir şey söyleyebiliriz; annesi Freud’un babası dışında birinden gebe kaldı ve çok zengin olan baba, Amelie’nin babası, Jacob’u ciddi bir çeyiz, başlık parası karşılığı kızı ile evlendirdi ve üçüncü eşi olarak Jacob’un evine geldi. Son derece de ensest yüklü -bütün biyografi yazarlarının altını ısrarla çizdikleri bir nokta- Freudların evi, gerçekten çok ciddi bir seksüel karmaşa içinde olan bir ev.

Şenol Ayla Babasının durumu mali olarak çok iyi değil galiba Freud’un.

Serol Teber Evet, ekonomik olarak başarısız, ama son derece tatlı, son derece sevecen, herkes tarafından son derece kabul gören, ama başarısız bir adam. O bakımdan da özellikle anne tarafından biraz küçük görülen, geri plana çekilen bir baba.

Şenol Ayla Peki şimdi kısa bir arada tekrar müzik dinleyelim. Yine Bach’dan Piyano ve Orkestra için Fa Minör Konçerto’dan, İkinci Bölüm Largo.

Şenol Ayla Freud’un yazgısı için önemli birkaç olay var. Birincisi annesiyle bir trende geçirdiği gece. Bundan bahsedebilir miyiz?

Serol Teber Evet bu herhalde yaşamındaki ilk önemli anılardan bir tanesi. İlk önce Freud’ların Freud ailesinin doğum yeri Freiberg’den Viyana’ya neden göç ettiklerini bilmiyoruz. Bu bir giz. Bilinemiyor. Olasılıkla demin söylediğimiz gibi.

Şenol Ayla Amelie ile ilgili.

Serol Teber Baba Jacob, oğullarıyla Amelie arasındaki ilişkiyi kesmek için, bir tür oğullarını feda ederek, onların ikisini Londra’ya gönderip, Viyana’ya göç etmeye karar veriyor. Çünkü bugüne kadar yapılan araştırmalarda onların göç etmesini gerektirecek ne bir büyük Yahudi düşmanlığı, ne büyük bir ekonomik zorluk ne de başka bir olumsuzluk saptanabilmiş. Freudların bu göçü Freud’u çok üzüyor. Bir kere, doğduğu yerden ayrılması bakımından. Ayrıca trende yolda gelirlerken Leipzig üzerinde kompartımanda ilk kez Freud’un kendi deyimiyle Philippe’in de olmadığı, üvey kardeşinin olmadığı bir yerde annesiyle baş başa kalıyor. Ve annesi iç çamaşırlarıyla. Ve kafasında, ölene kadar Freud’un, dişi anneyle baş başa kalmasının anısı hep var. Bu ilerdeki kuramını kuracak nedenlerden bir tanesi. Bunu, bu yaşantısını, arkadaşı Fliess’e mektuplarında yazıyor, sonradan tesadüfen ele geçen mektuplarında. Bu çok önemli bir nokta.

Şenol Ayla Annesinin de oğluna karşı beklentileri var. Oğlundan beklentileri var, mesela “Freud onu ziyarete gelirken, oğlu geliyormuş gibi değil, sevgilisi geliyormuş gibi bekler” diye geçiyor kaynaklarda.

Serol Teber Evet kesinlikle öyle, 95 yaşında ölümüne kadar, ölümüne yakın dönemlerde bile etrafın dikkatini çekecek kadar, hatta kızlarının ve diğer çocuklarının alayla dikkatini çekecek kadar, süslenir, en güzel giysilerini giyer ve oğlunu gerçekten bir sevgili gibi bekler. Sade beklemekle kalmaz, bir de karşılar onu.

Şenol Ayla Gecikince de kızar değil mi?

Serol Teber Evet, törensel bir karşılama yaşanır, ama diğer taraftan baktığımızda Freud genellikle bu ziyaretleri pazar günleri yapar, pazar günleri öğleye doğru. Ama Freud der ki; “Anneme gideceğimi anımsadığım zaman, cumartesi akşamından vücudumun her yerinde titremeler ve midemde kasılmalar başlar” der; ertesi gün o yapay karşılaşmayı atlatabilmek için.

Şenol Ayla Ama her Pazar da devam eder.

Serol Teber Her Pazar aşağı yukarı düzenli olarak kardeşi ile birlikte gitmeye devam etmiştir.

2004 yılında Şenol Ayla ile Serol Teber’in Açık Radyo’da hazırladığı Didik Didik Freud dizisinin, 3 Mayıs 2004 tarihli ilk programından alınmıştır. Programın tamamı için tıklayın

‘Psikanalitik Duyarlıklı Bakış’la Göç ve Kendilik

haluksunat adlı kullanıcının avatarıHalûk Sunat

Birikim dergisinde yayımlanmıştır (Ağustos-Eylül, 2010). 

 

 

 

“iki parçayım

bir yanım geçmişe bakar

öte yanım denize doğru

sırtım bir veda ile yanar

göğsüm özlemle dolu” (*)

Türkiye toplumunun yakın tarihine baktığımızda, ‘göç’ olgusunu, öncelikle ‘kimlik/ler’ üzerinden okumaya ayartılırız. Ancak, ‘toplumsal’ nitelliği içinde göçle aramıza ‘psikanalitik duyarlıklı bakış’ın merceğini yerleştirdiğimizde, son kertede, kimlik/ler değil –hatta, onlar üzerinden- ‘kendilik/ler’in belirleyici olduğu dikkatimizi çekecektir. Evet; ‘Psikanalitik Duyarlıklı Bakış’la Göç ve Kendilik: Bireysel olanla, ‘toplumsal/nesnel’ olanın somut kesişim noktası ya da ‘toplumsal/tarihsel’ akışın ‘öznel(l)eşim’ durakları olmak anlamında kendilik -ve göç.

Varoluşsal edimsellikse tartımımız, ayırt edeceğimiz yine o: Göç dahil, tüm toplumsal edimlerimizi, ‘kendiliğimiz’ üzerinden yaşarız. Bir başka deyişle, her toplumsal edimsellik – edimin nesnesi üzerinden- kendi olma hâlimizi icra ettiğimiz ve o bağlamda, kendiliksel uyum, değişim ve dönüşüm süreçlerini yaşadığımız/deneyimlediğimiz var/oluşsal eylemliliklerimizdir.

Kim olduğumuz sorusuna (ya da arayışına) bir yanıt olarak seçtiğimiz ve benzerleri ile birlikte kim/lik dağarımıza kattığımız tüm öğeler de…

View original post 5.894 kelime daha

Kanıtlar Ortada: Psikanalitik Terapinin Faydaları Etkili ve Kalıcı

Orijinal metin: Jared DeFife Ph.D. 1 Şubat 2010, The Shrink Tank

Uzun süre, psikodinamik terapistler ruh sağlığı alanında üvey evlat muamelesi gördü.

Geçen yıllar boyunca, karizmatik kişiliklerin geliştirdiği psikoterapi modelleri, kendi tedavi paketlerini ışıltılı reklamlarla ve medyada boy göstererek sattılar. Her yeni terapi türü, ulusun tüm ruhsal sıkıntılarına deva olduğunu iddia etti ve eline kendi terapisinin hiçbir şey yapılmamasından daha iyi olduğunu gösteren bir çift klinik araştırma alıp ”bilimsel temelli” olmakla övündü.

Artık bir ürünü satmak için, onun iyi bir ürün olduğunu söylemek yetmiyor. Yeni, taze, çığır açan ya da bir şeylerden daha iyi olması gerek. Coca Cola’dan sonraki nesil için Pepsi bir yenilikti. Veya bugün, yaşlı ve hantal PC’nin yanında yeni ve havalı bir Mac var.

Terapötik yenilikçiler, ”son model” mamullerini profesyonel ortamlarda, üniversite sınıflarında, kitapçılarda veya popüler medyada kapı kapı dolaşıp satabilmek için görsel imparatorlar inşa ettiler. Haftada beş gün divana uzanıp dur durak bilmeden çocukluk acılarınızdan bahsetmek zorunda olduğunuz o antika Freudcu şeyleri unutun gitsin, dediler, bırakın o ”bilimsel olmayan”, ”demode”, ”etkisiz” yöntemi.

İşin aslı, her tür psikoterapinin kökeni aynıdır: İki insan oturup, ruhsal ızdırapla, sorunlu yaşamlarla, bozulmuş ilişkilerle ve duygusal rahatsızlıkların bedensel etkileriyle baş etmenin etkili yollarını ararlar.

Değişimde en etkili olanların, farklı terapi türlerinde ortak bulunan unsurlar olduğu defalarca ortaya koyuldu. Buna rağmen dünyada büyük oranda, belirli terapilerin belirli hastalıkları tedavi ettiğine dair bir iş modeli benimsendi. Bu durum psikoterapi alanına özgü de değil: En yakındaki eczaneye gidin ve soğuk algınlığı için kaç çeşit ilaç olduğuna bir bakın.

Psikanalitik yönelimle çalışanlar, bu sorunun iyice iltihaplanmasına uzun süre göz yumdu. Pek çoğu fil dişi kulelerinde rahatını bozmadı, şehrin lüks noktalarındaki ofislerine saklandı ya da seçkin gizli cemiyetlerin ve psikanalitiz enstitülerinin duvarlarının arkasına sığındı. Çalışmalarını sistematik araştırmalara tabi tutma ihtiyacı duymadılar. İşe yaradığını zaten biliyorlardı, bunu birine ispat etmeye mecburlar mıydı? Araştırmalar derinlemesine psikolojik çalışmanın karmaşıklığını yakalayamaz, diyorlardı. Örtülü bir jargonla konuşuyor; Oidipal karmaşa, nevroz, penis hasedi diye geveliyorlardı. Aslolanın her gün kırık hayallerinin ve kalbinin acısını çekmekte olan insanlar olduğunu, onlarla konuşmanın önemini unutmuş gibiydiler.

Psikanaliz, 100 yılı aşkın süre önce yaratıldı. Bu yüzyıl boyunca, soyadı Freud olmayan pek çok insan, gelişim, pratik ve kamu hizmeti alanında kayda değer çalışmalar yaptılar. Bu zaman zarfında, yeni bir psikodinamik terapi ve psikodinamik terapistler ortaya çıkmaya başladı.

Bu yeni klinisyen ve araştırmacı türü, insanların biricik olduğunu ve herkesin kendine ait bir hikayesinin olduğunu takdir etmekle birlikte, bilimsel gözlem ve açıklamaların ruh sağlığı tedavisindeki önemini de yadsımazlar. Maliyeti düşürmenin önemine saygı duysalar da, insanların gerçek hayatla ilgili meselelerin hızlı bir tedaviyle geçiştirilmesine karşılardır. Derin, anlamlı ve kalıcı değişimin zaman gerektirdiğinin farkındadırlar ama bu, haftada dört gün divana yatmanız ve terapiyi karşılayabilmek için evinizi ipoteklemeniz anlamına gelmemelidir. Duyguların ve ilişkilerin, yaşamımızdaki önemini görürler. Diğer insanlarla iletişim kurarken jargondan olabildiğince uzak durup gündelik bir dil kullanılmasının önemini vurgularlar.

Evet, yeni bir psikodinamik terapi türü doğuyor ve profesyonel camia bunu fark etmeye başladı. Geçen sene Journal of the American Medical Association‘da yayınlanan ve çok sayıda çalışmayı kapsayan bir meta analiz, uzun dönemli psikodinamik psikoterapinin (en az 50 seans süren haftalık tedavi) geniş bir yelpazedeki ruh sağlığı sorunlarında etkili olduğunu ve kısa dönemli tedavilerden de daha etkili olduğunu ortaya koydu.

Bu ay, Amerikan Psikoloji Birliği’nin amiral dergisi olan American Psychologist ”The Efficacy of Psychodynamic Psychotherapy” (Psikodinamik Psikoterapi’nin Etkinliği) başlıklı bir makale yayınlıyor. ”Amerikan halkına yalnızca bilişsel terapi gibi yeni, semptom odaklı tedavilerin veya ilaç tedavisinin bilimsel olarak desteklendiği söylendi,” diyor makalenin Colorado Denver Üniversitesi Tıp Fakültesi mensubu yazarı Jonathan Shedler, PhD. ”Asıl bilimsel kanıtlar ise, psikodinamik terapinin bir hayli etkili olduğunu gösteriyor. Psikodinamik terapinin yararları, en az diğer psikoterapiler kadar geniş çaplı ve kalıcı.”

Shedler, bu iddialarını desteklemek için, psikodinamik terapi üzerine yapılmış 160’ın üstünde çalışmadan bulgular sunuyor. Buna göre, psikodinamik terapinin yararları, kendilerini yegane ”kanıt temelli” seçenek olarak sunan bilişsel davranışçı terapi gibi diğer terapilerin bildirimlerindeki kadar geniş çaplı ve kalıcı.

Etkin terapistler, diyor Shedler, ”kişinin kendini keşfetmesini kolaylaştırmak, duygusal kör noktaları incelemek, ilişki örüntülerini anlamak” gibi psikodinamik ilkelere hakimdirler. Ayrıca, psikodinamik terapi alan hastalar yalnızca tedaviden kalıcı fayda görmekle kalmaz, tedavi sonlandıktan sonra da iyileşme devam eder.

”Denetlenebilirlik çok önemli,” diyor Shedler. ”Ama artık araştırmalar psikodinamik terapiyi de sınıyor ve yeni terapilerin daha etkili olduğuna ilişkin bir kanıt görmüyoruz.” Psikodinamik terapi, insanların duygusal ve kişilerarası sıkıntılarını hafifletip yaşamlarını iyileştirmek için tasarlanan ve bu alanlarda etkili de olan büyük bir terapi modelleri ailesinin yalnızca bir üyesi.

Ben Üzerine Bazı Yansımalar — Jacques Lacan

ibf adlı kullanıcının avatarı🦋🤖 YERSİZ ŞEYLER

Jacques Lacan — 1953 — Uluslararası Psikanaliz Dergisi

Freud’un Ben [ego] üzerine görüşlerinin gelişimi onu görünüşte çelişkili iki formülasyona götürmüştür. Ben, narsisizm kuramındaki nesnenin karşısında taraf tutar: libidinal ekonomi kavramı. Libidinal yükün kişinin kendi bedenine bağışlanması hipokondriyasis acısına yol açarken, nesnenin yitimi intiharla bile sonuçlanabilecek depresif bir gerilime yol açar.

Öte yandan Ben, algı-bilinç sisteminin işleyişinin topografik kuramındaki nesnenin tarafını tutarak O’na [id] direnir, yani salt haz-ilkesince yönetilen dürtüler bileşimine direnir.

Burada bir çelişki varsa da, gerçeklik-ilkesinin naif kavrayışının dışına çıkıp şu olguya dikkat ettiğimizde çelişki yok olur — ki bu noktada Freud net olsa da beyanları bazen net değildi: düşünceyi öncelese de, gerçeklik, öznenin onla uğraşma yordamlarına göre farklı biçimler alır.

View original post 3.491 kelime daha