Analistin yardımcı süperego olarak (oldukça kısıtlı) gücü, hastanın id enerjisinin yalnızca ufak bir miktarının bilince taşınmasına izin verir. Analist de, doğal olarak, hastanın id itkilerinin nesnesi olduğundan, bilince bırakılan bu itkiler yine bilinçli olarak doğrudan analiste yöneltilecektir. Can alıcı nokta, budur. Eğer her şey yolunda giderse, hastanın egosu, kendi duygularının saldırgan yapısı ile hastanın ‘iyi’ ya da ‘kötü’ arkaik nesneleri gibi davranmayan analistin gerçek doğası arasındaki tezatlığı fark eder. Başka bir deyişle, hasta, arkaik fantezi nesnesi ile gerçek dış nesne ayrımının farkına varır. Yorum, artık dönüştürücü bir nitelik kazanmıştır çünkü nevrotik kısırdöngüyü kırmıştır. Gerçek dış nesnede saldırganlığın mevcut olmadığını gören hasta, artık kendi saldırganlığını azaltabilir; içe attığı yeni nesne daha az saldırgan bir nitelik taşıyacağından, süperegosunun saldırganlığı da ona paralel olarak azalacaktır. Tüm bu olayların sonucunda, hasta, analistiyle ilişkisi üzerinden yeniden deneyimlediği çocukluk dönemi malzemelerine erişim elde edecektir.
James Strechey, 1934, The Nature of the Therapeutic Action of Psychoanalysis