Melankoli, özelliklerinin bir kısmını yastan, bir kısmını da narsisitik nesne seçiminden narsisizme giden gerileme sürecinden alır. Melankoli, bir yandan yas gibi gerçek nesne kaybına verilen bir tepkidir, ama bunun da ötesinde, normal yasta olmayan ya da var olduğunda normal yası patolojik (hastalıklı) bir yasa dönüştüren bir koşuldan sorumludur. Sevgi nesnesinin kaybı, nesne ilişkilerindeki ikircikliliğin etkinleşmesi ve açığa çıkması için kusursuz bir fırsattır. Takıntı nevrozu eğilimi varsa, ikircikli çatışma yasa hastalıklı bir biçim verir ve sevgi nesnesinin kaybı yüzünden kişinin kendini suçladığı, yani sanki kendisinin isteyerek buna neden olduğu şeklinde kınamalarla yasın anlatılmasına zorlar. Sevilen kişilerin ölümünden sonra oluşan bu gibi takıntılı nevrotik depresyonlar bize, libidonun gerileyici içe çekilmeleri olmadığında, ikircikli çatışmanın tek başına nelerin üstesinden geldiğini gösterir. Melankoliye yol açan nedenler çoğunlukla, ölüm ile ortaya çıkan açık ve net bir kayıp olgusu olmaktan çıkar ve birbirine karşıt sevgi ve nefret duygularının ilişkiye aktarıldığı veya zaten varolan bir ikircikliliği güçlendiren tüm incinme, haksızlığa uğrama ve hayalkırıklığı durumlarını içine alır. Hem yaşantısal hem de yapısal kökenli bu ikicikli çatışma, melankolinin gözardı edilmemesi gereken önkoşuludur.
Sigmund Freud, Yas ve Melankoli, s.31-32.
Telos Yayınları, Çev. Aslı Emirsoy
sigmund freud
Kitap Önerisi: Zihnin Kaşifi
Zihnin Kaşifi
Aile Arşivinden Özgün Fotograf ve Belgelerle Sigmund Freud Biyografisi
Hazırlayan: Ruth Sheppard
Çeviri: Yonca Aşçı Dalar
Aile arşivinden özgün belgelerin tıpkıbasımları ve fotoğraflarla.
“İnsan denen yaratığın içinde yaşayan bu yarı evcil şeytanların en uğursuzunu uyandırıp savaşmak isteyen hiç kimse, benim gibi, bu mücadeleden yara almadan kurtulamaz.”
“Psikanalizin Babası” olarak anılan Sigmund Freud ve çalışmaları olmasaydı, kendimizi şimdiki kadar iyi anlayamayacaktık. Freud, “konuşma tedavisi”, serbest çağrışım ve düş yorumu gibi teknikler geliştirerek, kendi bilinçdışımıza bakışımızda bir devrim yarattı. Zihnin Kâşifi, içerdiği 150’den fazla resim, çizim ve fotoğrafın yanı sıra, titiz araştırmalar sonucu seçilen ve okuyucuya ayrı zarflar içinde sunulan 15 belge ile görsel bir biyografi niteliğinde.
Freud’un yaşamını tüm ayrıntılarıyla anlatan kitap, bu büyük adamın dünyaca tanınmasını sağlayan kuramlarını nasıl geliştirdiğini inceliyor. Daha da önemlisi Freud’un, kendi nevrozlarıyla boğuşan ve geliştirdiği tekniklerle çaresizce kendi kendisini anlamaya çalışan “insan yönünü” gözler önüne seriyor.
Zarflar içinde sunulan belgelerden örnekler:
Freud’un 1900 yılında Wilhelm Fliess’e yazdığı ve Dora olgusundan bahsettiği mektup
“Fare Adam” olgusu hakkında Freud’un kendi el yazısıyla tuttuğu notlar
Freud’un cinsellik kuramını açıklamak üzere hazırladığı bir çizim
Freud’un kişisel günlüğünden II. Dünya Savaşı öncesi hazırlık dönemini kapsayan elyazmaları
95 s. — Kuşe– Ciltli — 14 x 20 cm
İstanbul, 2012
ISBN : 9786053605393
Dirençlerle çalışmak üzerine
Dirençleri aşmak için atılan ilk adımın, analistin direnci açığa çıkarması olduğunu biliyoruz. Analist, hastayı bugüne dek hiç fark etmediği direnciyle tanıştırır. Şimdi bana öyle geliyor ki, analitik pratiğin çömezleri bu ilk adımın çalışmanın tamamı olduğunu zannetmeye meyilli oluyorlar. Hastaya direncini göstermesine rağmen hiçbir değişiklik olmadığı, hatta direncin güçlendiği ve vaziyetin eskisinden de karmaşıklaştığı şikayetiyle bana danışan çokça doktor oldu. Tedavide hiçbir ilerleme kaydedilmiyor gibiydi. Bu kasvetli önsezinin isabetsiz olduğu her seferinde ortaya çıktı. Tedavi, her birinde çok daha tatminkar bir biçimde ilerliyordu. Tüm mesele, analistin direnci isimlendirmenin onu hemen ortadan kaldırmayacağını unutmasından ibaretti. Bir yandan, dirence rağmen, analizin temel kuralı doğrultusunda analitik çalışmaya devam ederken, diğer yandan da yeni yeni tanıştığı bu direnci derinlemesine çalışması ve aşması için hastaya zaman tanımak gerekir. Direnç şahikaya eriştiği zaman, analist de hastasıyla ortaklaşa çalışarak direnci besleyen bastırılmış dürtüsel itkileri keşfedebilir. Hastayı bu tür itkilerin varlığına ve gücüne inandıran da tam da bu tür bir deneyimdir. Doktorun tek seçeneği, beklemek ve suyun akıp yolunu bulmasına izin vermektir. Suyun önüne ne taş koymak mümkündür, ne de daha hızlı akması sağlamak. Bu görüşe sıkı sıkı tutunursa, aslında doğru bir tedavi yürütmesine rağmen başarısız olduğu yanılsamasına kapılmaktan kurtulacaktır.
– Sigmund Freud. Remembering, Repeating and Working-Through (Further Recommendations on the Technique of Psycho-Analysis II).

