1. Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar

İnsan olmakla delirmek arasında gidip gelmeye dair onlarca anekdot barındıran bu eser, şüphesiz her okumada perspektifinizi yeniler. Tanpınar, insan ilişkilerini çözmüş müdür, yoksa anlamaktan vazgeçtiği noktada uzun süren bir şaka mı yapmıştır, anlamak zordur; ama her halükarda hayal gücünüzü ve alımlayıcı kapasitenizi yenileyeceği, canlandıracağı, gündelik hayatın saçma aksaklıklarını daha neşeli ve coşkulu karşılamak konusunda yardımcı olacağı açıktır. Hayri İrdal’dan, Dr. Ramiz’e, ispiritizmacılardan Mübarek’e birbirinden fantastik ama bir o kadar da derin bir sürü karakter bu kitapta sizi bekliyor.
2. Swann’ın Bir Aşkı – Marcel Proust
Buraya Kayıp Zamanın İzinde yazıp entellektüelcilik oynamanın alemi yok: Koca bir öznel bellek çalışması olan bu eserin her kısmı derin ve anlamlı. Söz konusu Proust’sa boş konuşmamak için nokta atışı yapmak lazım. Swann’ın hikayesi insanın kendini kendi yalanlarına nasıl esir ettiği konusunda özgün bir örnek. Ne istiyor bu Swann, derdi ne, diye düşünürken, Swann’la bir olup süzülecek, Anlatıcı’yla beraber kendi zihninizin en sıradışı bölgelerine yol alacaksınız.
3. Tümceler Geliyorum – İlhan Berk
Doğa var, konuşmuyor, insan var, konuşuyor ama insan doğayı konuşamıyor, doğa hakkında konuşuyor, doğayla da konuşamıyor. İşte, İlhan Berk’in, özellikle bu kitabı bu meseleleri merkeze alıyor. Doğanın konuşmaması, mesela taşın ne olursa olsun size tam anlamıyla karşılık vermemesi, zorunuza mı gidiyor? Bir uzmana görünmekten çekinmeyin; ama iyi haber şu ki İlhan Berk’in kafasına yaklaşıyorsunuz gibi görünüyor. Dille ve nesneyle çalışmaktan başka şansı olmadığı için, sessizlik, gürültü, dilin ve zihnin sınırı gibi meselelerle yüzleşmek durumunda kalıp krize giren herkesin yararlanabileceği bir şiir kitabı bu.
4. Son Nefesim – Luis Bunuel
Açıkçası burada Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında da yer alabilirdi; ve bu bir o kadar klişe olabilirdi. Evet, farkında olmadan sürrealizmi ve postmodernizmi keşfetmiş Carroll, muhakkak, anlamdan azade derlemeler yapmaktan çekinmemiş. Ancak, Luis Bunuel de bu konuda hiç fena değil, arzu, yasak, yemek, ölüm ve din gibi konuların üzerine cesurca giden, akıldışı öğeleri ciddiyet ve zerafetle filmlerine yedirmekten çekinmeyen, cesur ve çılgın bir sinemacı o. Filmleri alaycı, eğlenceli ve bir o kadar da kopuk: Kim bir yemek yiyememe hikayesini bu kadar uzun, akıcı ve güzel anlatabilir k? Bunuel, aynı zamanda, geçtiğimiz yüzyılın önemli bir tanığı, İspanya, Meksika ve Fransa’da filmler çekmiş, İspanya İç Savaşı’nda önemli görevler almış sıradışı bir isim. Bu çılgın filmlerin yönetmenini daha yakından tanımak, zarif çılgınlığın hikayelerini dinlemek istemez misiniz? Yaratıcı kapasitenizin yenilendiğini hissedeceksiniz.
5. Onca Yoksulluk Varken – Emile Ajar
Bir yoksulluk öyküsü olduğu kadar dayanışmanın, umudun ve neşenin de öyküsü olan bir kitap bu. Dolayısıyla sizi hem hüznünüzle hem de neşenizle yüzleştirip içinizi yumuşatacak, daha derin bir insan olmanıza yardımcı olacak. Okurken yer yer üzüleceksiniz ama nihai deneyiminizin bir yerlerinde umuda dair bir şeyler olduğunu göreceksiniz.